Neymiş Benim olması gereken mesele! Öncelikle iyinin meselesi, sonra
Tanrı’nın, insanlığın, hakikatin, özgürlüğün, hümanizmin, adaletin; dahası
halkımın, kralımın, anavatanımın; ve nihayet tinin ve binlercesinin. Salt Benim
meselem asla Benim meselem olmamalıdır. “Yuh olsun sadece kendini düşünen
egoiste!”
Meseleleri için çalışmamızı şart koşanların, hatta canımızı feda etmemizi
ve meselelerine hayranlık duymamızı Bizden bekleyenlerin kendi meselelerini
nasıl gerçekleştirdiklerine bakalım bir de.
Tanrı hakkında esaslı şeyler müjdeleyen Sizler binlerce yıl “tanrısallığın derinliklerini”
inceleyip kalbine kadar indiniz; dolayısıyla hizmet etmekle
görevlendirildiğimiz “Tanrı meselesini” Tanrı’nın kendisinin nasıl icra
ettiğini Sizler Bizlere pekâlâ açıklayabilirsiniz. Ki
zaten yaptıklarını gizlemiyorsunuz da. Nedir peki Tanrı’nın meselesi? Bizden
beklenildiği gibi, o da yabancı
bir meseleyi, sevgi ve hakikatin meselelerini kendisine mal etmiş
midir? Burada
bir yanlış anlama söz konusudur, bu da Sizi öfkelendiriyor;
Tanrı meselesinin
elbette sevgi ve hakikat olduğunu, dolayısıyla sevgi ve hakikatin Tanrı
için
yabancı bir mesele olarak nitelendirilemeyeceğini,
çünkü Tanrı'nın kendisinin sevgi ve hakikat olduğunu
öğretiyorsunuz. Tanrı’nın
yabancı bir meseleyi kendi himayesine almış olduğu, dolayısıyla da
Bizim gibi
zavallı karıncalarla benzeş olduğu varsayımı Sizi çıldırtıyor.
“Tanrı’nın
kendisi hakikat demek olmasaydı hakikate sahip çıkar
mıydı?” Tanrı sadece kendi
meselesi için uğraş verir, çünkü o Herşeyde Herşeydir, dolayısıyla her şey onun
meselesidir! Biz ama, Biz Herşeyde Herşey değiliz, dolayısıyla bizim meselemiz hepten
küçük ve aşağılıktır; işte bu nedenle de “üstün bir meseleye hizmet etmek”
zorundayız. - Şurası aşikar ki, Tanrı sadece kendisiyle ilgileniyor, onun
meşguliyeti sadece kendisidir, sadece kendisini düşünüyor ve sadece kendisine
odaklıdır, onu tatmin etmeyen her şeyin vay haline. O, kendinden üstün olana hizmet etmiyor ve sadece kendini
tatmin ediyor. Onun meselesi - tam anlamıyla egoist bir meseledir.
Peki ya insanlık, meselesini kendi meselemizmiş gibi görmemiz
gereken o insanlık? Onun meselesi bir başkasının meselesi midir ve o üstün bir
meseleye mi hizmet etmektedir? Hayır, insanlık sadece kendini dikkate alır,
insanlık sadece insanlığı ilerletmek ister ve insanlığın meselesi kendisidir.
Kendini geliştirmek için halkları ve bireyleri zalimce kendine hizmet ettiriyor
ve onları, insanlık için gerekenleri yaptıktan sonra, teşekkür olarak, tarihin
çöplüğüne fırlatıyor. İnsanlığın meselesi tam anlamıyla - egoist bir mesele
değil midir?
Kendi
meselesini Bizim meselemiz yapmak isteyen her bir şeyin Bizi değil de sadece
kendisini ön planda tuttuğunu ve Bizim rahatımızı değil de kendi rahatını
düşündüğünü belirtmeme gerek yok. Diğerlerine de bu gözle bakmamız yeterli:
Hakikat, özgürlük, hümanizm, adalet, Sizden
kendilerine hayran olmanız ve hizmet etmeniz dışında başka bir şey istiyorlar
mı?
Tüm bunlar, kendilerine vazife bilinci içinde canla başla boyun
eğilmesinden yararlanmayı çok iyi bilirler. Sadık yurtseverlerce savunulan şu
halka bir bakın. Halk için kanlı savaşlarda ölen ya da açlık ve sefaleti göze
alarak savaşan yurtseverler halkı ilgilendiriyor mu? Onların gübre yığınına
dönüşen cesetleri arasında “filizleniyor halk”! Fertler “halkın büyük meselesi için” ölürken, halk arkalarından onlara teşekkür gönderiyor - ve
bundan kendine kâr çıkarıyor. Ben buna okkalı bir egoizm derim.
Şimdi
de “Benimkiler” dediklerini şefkatle esirgeyen sultana bakalım. Kendini her an
Kendininkiler için feda eden sultan, özgeciliğin ta kendisi değil midir?
“Onunkiler” için, evet, şüphesiz. Sen ama Onun değil, Kendinin olduğunu göster,
ya da buna bir kalkış da gör bakalım: Onun egoizmini reddedersen zindanı
boylarsın. Sultan meselesini Hiç’e ve kendisine
bırakmıştır: O Herşeyde Herşeydir ve kendisi için biriciktir ve “Onun” olmak
istememe cesareti gösteren hiç kimseye tahammül etmez.
Ve bu parlak örneklere
rağmen egoist olmanın en kârlı yol olduğunu anlamak istemiyorsunuz, öyle mi?
Ben, Kendi adıma bundan bir ders çıkarıyor ve bu büyük egoistlere özgeci
davranıp hizmet edeceğime bizzat egoist olmayı tercih ediyorum.
Tanrı ve insanlık
meselelerini Hiç’e, yani Kendilerine bıraktılar, başka hiçbir şeye değil. Ben
de meselemi Kendim’e bırakıyorum ki,
Ben tam da Tanrı gibi Herşeyin Hiç’i, Kendimin Herşeyi, Biricik’im.
Eğer Tanrı ve insanlık, Sizlerin de doğruladığı gibi, Herşeyde Herşey
olabilecek yeterli niceliğe sahiplerse, Ben de böylece, onlardan daha az
yoksun olduğumu hissedebilirim, ve kendi “boşluğumdan” da şikayetçi olmam. Ben boşluk anlamında bir Hiç
değilim, bizzat yaratıcı bir Hiç’im, bir yaratıcı olarak kendi içinden Herşeyi
yaratan bir Hiç.
Tamamıyla
Benim olmayan her meseleyi başımdan savıyorum! Size göre meselem
en azından “iyi mesele” olmalıdır? İyi nedir,
kötü nedir?
Ben bizzat Kendimin meselesiyim ve Ben ne iyiyim, ne de kötü.
Her ikisinin de
Benim için anlamı yoktur.
Tanrısal olan Tanrı’nın meselesidir, insansal olan insanın. Benim meselem
ne Tanrı'nın meselesidir ne de insanlığın, ne hakikatin, ne iyinin, ne
adaletin, ne özgürlüğün vb. Benim meselem sadece Benim-olandır ve o genel değil, bizzat - biriciktir, tıpkı Benim Biricik olduğum
gibi.
Hiçbir şey
Benden üstün değildir!
Bu metnin daha önce yayımlandığı
yerler: DAVETSİZ MİSAFİR: Sayı 1, İlkbahar 2003. VARLIK: Nisan
2004. KARIZMA: Sayı 18, 2004.
|
Ben
ve Hiç
Biricik
|