Bilinmeyendeyken yön ve hız belirliyorum; ani oluş. Üst ve alt. İkisi arasında yaşamak bana çekilmez geliyor; ya üst ya alt! Coşkunun doğuşunu ve ölüşünü böyle düşünmek gerek. Sözcüklerim bittiğinde ölmüş olacağım, çünkü sözcüksüz bir oluşa girmiş olacağım. |
Ölüm Seansı Kendiliğinden
düşünceler
Bu
bir oyun değildir, yenen ve yenilen olmayacaktır, hiç bir
kategorinin
imzasını taşımayacaktır bu düşünceler. Ve her bir
düşünce kendini imha
edecektir. Us
coşkumu kısıtlar, oysa coşkum aralıksız oluştur. Bu nedenle ussal
algımın yerini altbilincimin resimlerine bırakıyorum: İmgelere. Usun bir marifeti olan
parçalanmışlığım imgede yeniden
bütünleşecektir. Dilin
çaresizliği karşısında yazma amacım yok, yalnızca yazmama
izin
veriyorum; kendimi denize atar gibi sözcüklerin
içine bırakıyorum -sözcüklerden
biri olmamak için. Aynada kendimi izlediğimde verdiğim
karakteri bir an sonra
değiştirip yerine başka bir karakter getirdiğim gibi, giyindiğim her
sözcüğü
bir sonraki anda ölüm ateşine fırlatıyorum. Karakter
ve kimlik imgesi
sunmuyorum, sunamıyorum. Öldüğümü
yaşıyorum, ölümüme tanık oluyorum. Dünya
pek küçük, çatısına dokunuyor
ellerim, duvarlarına çarpıyor kafam,
kemiklerimde varlık'ın sızılarını duyumsuyorum, etim
dökülüyor pul pul,
dizlerim tutmuyor, sırtım büklüm
büklüm, kaslarımın bedenimi terkedişini
izliyorum; eksiksiz bir çöküş. Virane kentlerin kara bulutlarına doğru süzülen cesetlerin tozları içinde buluyorum kendimi, etrafımda titreyen et yığınlarına ölümün soluk gülüşlerini yansıtıyorum. Kanlı peçetelerle kapalı kadın ve erkeklerin gerçek yüzlerini görüyorum. Kırdığım her maskenin altından başka bir maske belirmekte. Delik deşik olmuş etlere uzun tırnaklarımı sokup içerdeki tümörleri deşiyorum, katmer katmer olmuş tümörlerin içinden kötülüğün melekleri kara kanatlarını açıp dünyaya yayılıyor. Dönüşü olmayan karanlık bir alemin kirli sularına bırakıyorum kendimi, oh ne hoş bir duygudur bu. Tıpkı ışığın girmediği kara ormanlarda kaybolduğum gibi, fırtınalar eşliğinde akan kara ırmaklarda yüzüyorum. Hiç bir ahlakın sınırlayamadığı ihtiraslı şehvetin müziğindeki sıcaklığı damarlarımdan akıtıyorum. Ahlak insanlığın sapıklığıdır. Ona dua eden milyonlar varoluşu bir bostan korkuluğu gibi duyumsamaktadırlar. Bir halkın üyesini beden dilinden tanıyabilirsiniz. Mimiklerin ardında o milyonluk halkın midemi bulandıran gelenek ve alışkanlıklarını gördüğümde, ateşimde yakmaktan haz alacağım duygusuna kapıldığımı belirtmek istiyorum. Ve aynı tiksintiyi milyonlarca dinsel davranışı gördüğümde yaşıyorum. Her biri tecavüz edilmiş fantezilerinin yitik çocuklarıdır.
Dünya
gizemseldir. Dinsel gizemciler boyunlarına taktıkları dinsel
halkaları taşıdıkları sürece bu gizeme giremeyeceklerdir.
Mensubu oldukları
dinlerin boyun halkalarını kırabilselerdi, kendimden sayardım onları.
Bunu
yapamadıklarından tahammülüm yoktur onlara. Hiçbir
düşünceye yüreğimin kapısını
açmıyorum, hiçbir verili düzene
kalbimde yer vermediğim gibi. Herkesi kendimden görmeye
hazırım, tıpkı herkesi
kara bulutların dehşetine fırlatabileceğim gibi. Felsefe
ve mantıksal bilgi anlık gereksinimlerimi karşıladığı ve
içtepilerime destek verdiği sürece ilgim
kapsamındadır. Tıpkı çeşitli halk
kalabalıklarının sundukları kültürel
araçların bana hizmet ettiği sürece bir
değer taşıması gibi. Halklara özel sevgi beslemiyorum,
özel nefret beslemediğim
gibi. Bir halk diğer bir halkı yerle bir edebilir, bu benim meselem
değildir.
Meselem olan herşeye bütünlüğümle
dalarım, meselem olmayan hiçbir şeye kılımı
kıpırtadmam. Bireyci değilim, kolektif olmadığım gibi. Her edimim
benden
kaynaklanır. Her nefes verişim coşkuyla renklenir, her nefes alışım
gerçekle
kucaklaşan coşkumun renkleriyle bana geri döner.
Açlık hissimi giderdiğim gibi,
algılarım oranında tüm gereksinimlerimi de erkime dayalı
olarak gideririm.
Herşeyi içeme çekebileceğim gibi, herşeyden
anında kopabilirim. Bilinmeyendeyken yön ve hız belirliyorum; ani oluş. Üst ve alt. İkisi arasında yaşamak bana çekilmez geliyor; ya üst ya alt. Coşkunun doğuşunu ve ölüşünü böyle düşünmek gerek. Sözcüklerim bittiğinde ölmüş olacağım, çünkü sözcüksüz bir oluşa girmiş olacağım.
|