Man'ın Varlık Bunalımı ve Kendi-Olmayan

Ontolojik Çözümleme

H. İbrahim Türkdoğan

 line1.gif

(Bu metin ilk kez Ocak 2012'de Bilim ve Ütopya'da yayımlandı)

 

Almanca ve Nietzsche

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyaya giriş ücretsizdir.

Hiç hem başlangıç hem de sondur, ikisini birbirine bağlayansa varolmaktır. Varolmanın putları Varlık’ın örtüsüdür.

Kendi-olmayan bir örtüdür. Varlık’ın örtüsü. Kendi-olmayan kendi olamayandır; yüksek merci onun ne ve nasıl olması gerektiğini önceden belirler. Kendi-olmayan’ın yaşamı geneldir. Dolayısıyla buna “genel mekân”, “genel alan”; ve Kendi-olmayan’ın kendisine de “genel adam”, “genel insan”, “sıradan insan” denir. Kendi-olmayan aynı zamanda belirli olandır; yapay realitenin simgesidir, bu, dünyadan kaçışının neticesidir. Kendi-olmayan kendisinden tiksinen ontolojik bunalımdır, bu bunalımı ötekine ve ötekilere bulaştıran bilgi bilimi karşıtı bir yazgıcıdır.

Aynı zamanda Tanrı'nın işine Tanrı'dan daha fazla karışan yine Kendi-olmayan’dır. Nesneyi öznenin üstünde tutarak Varlık’tan yokluk yaratır. Nesneyi metafiziğin bir alt yöntemi olan dine taşıyarak tanrılaştırır. Bu, Tanrı'nın ontolojik kanıtıdır. İçindeki vakumu dolduramayıp metafiziğin bir üst yöntemi olan görüngübilimine taşıyacak yetisi olmayınca özneyi elimine eder. Bu da Tanrı'nın ontolojik yadsınmasıdır. Kendi-olmayan girişi ücretsiz olan dünyada ötekilerine giriş ücreti ödetir. Hem de varlıklarıyla. İnsan sadece özgür değil, üstelik özgürlüğe mahkûmdur. Kendi-olmayan insanı özgürlükten koparıp yokluğa mahkûm eder. Bu durumda dünyaya giriş dünyaya düşüştür, ancak dünyanın belli bir yerine, örn: Adına Türkiye denilen açık hava hapishanesine.

Kendi-olmayan ve Yargı

Yargılanmadan tutuklananların yargısı askıya asılır. Bunlar Kendi-olmayan’ın baş edemedikleridir. Örnek: Gazeteciler, yazarlar, entelektüeller. Bu baş edilemeyenler yaşamı yokluktan var etmeye çalışan düşünce birikimleridir ve düşüncelerini yazarak edimleştirenlerdir. Keyfi yargı Kendi-olmayanın içinden çıkamadığı, çıkmak istemediği patolojik edimidir. Kendi-olmayan nevrotik bir güdüyle yargılar.

Yadsıma nedir?

Yadsımanın ne olduğu ve ne olmadığı yargılama edimiyle belirlenir. Kendi-olmayan yadsımayı kavramak için Ötekini yadsımak zorundadır; en büyük hazzı: Toplu yargı, toplu imhâ. Yadsıma her zaman yargı edimiyle belirlenir. Her zaman yargıyla belirlenen yadsıma bir olumsuzluk belirtisidir. Yadsıma olumsuz enerjidir. Dinsel bir terimle: Yadsıma şeytandır. Bu, şeytanın ontolojik sorunudur.

Yadsıma bir Varlık sorunsalı değil, yokluk sorunsalıdır. Hiç –Varlık öncesi ve sonrasıdır. Yadsıma Varlık’ı yargılayabilir sadece. Örnek: Varlık yok, Varlık varolan değildir gibi. Varolanı imhâ etmek Kendi-olmayanın ontolojik özelliğidir.

Kendi-olmayan Hiç’ten korkarak Varlık ve Yokluk bütünselliğini bozar. Korku onu bu bütünsellikten koparıp varoluş-putlarının sıcak kucağına oturtur. Boşlukta yüzen putlara sığınır. Bu, Kendi-olmayanın ontolojik başarısıdır.

Kendi-olmayanın kurduğu düzen bir düzenbazlık felsefesidir –bir anti-ontoloji, bir anti-felsefe. Ontolojik bilgi yokluğu Kendi-olmayanın bilişsel yetersizliğindendir. Bilgi kuramsal ve kurgusal birikimin edimlenişidir. Kendi-olmayan bu birikimin yoksunluğundan tasaya düşerek fantasmagorik psikolojisiyle Ötekine savaş ilân eder. Bu, Kendi-olmayanın çaresizliğinin kanıtıdır. Kendi-olmayanın zaman ve uzamdaki yerini çaresizliğin gerektirdiği kısır döngü belirler. Bu da Kendi-olmayanın ontolojik takıntısıdır.

line1.gif

yukarı E- Mail Ana Sayfa