hit--6



Hüzün nasıl var, biliyor musun?
Nefes almak gibi.
Şen olmak nedir, biliyor musun?
Nefes vermek gibi.



































     





    



 

                              
Şen Hüzünlü Düşünceler

H. İbrahim Türkdoğan

image6

 

Sözüme Kendimle başlarım, kimseyi aldatmaya gelmedim buraya. Dünya denen evrenin küçük ve pek de anlamsız bir âleminde Kendimi anlaşılır kılmakla meşgulüm. Öyleyse sıfır rakamından başlıyorum, yani Kendimden.

Şöyle desem: Kırgınlık, kibir, anlayış, hoşgörü, nefret, kin, aşk, sevgi, sadakat, yeraltı, isyan, bağ. Hepsini taşıyorum içimde. Herşeyim ben. Ve: Kadın, erkek, cinsiyet, kimlik, kişilik, zaman duygusu taşımıyorum içimde. Tamamen kimliksizim. Hiçbir şeyim ben.

Ya da şöyle: Varlık’ın zehirli şarabı döküldü bedenime, çiçekler açtım dikenli uzun yollarda. Doğuşum an’a dairken ölüm nefesim yayıldı demet demet. Ateşim alevlenir nöbetlerimde. Hep aynı çiçekler, hep aynı şaraplar, hep aynı hayatlar, hep aynı kalpler geçer gözlerimin önünden.
An içinde vücut oldum. Bedenselleştim. Uçsuz bucaksız uçurumlarda cisimlendim. Ellerimden kaydı evren -boşluğa. Aklımı yitirdim Kendimi görmek için, Kendimi buldum bensizliğim için. Hüznüm banadır, hüznüm aşkadır, hüznüm varlık'adır.
İçinde nefes alıp verdiğim ve kendi ekseninde dönen yerküre koca evrende yersizyurtsuzdur, başı-sonu olmayan koca evren Hiç’e dayanır; koskocaman, eşsiz-bucaksız.

image6

Dilimin ve dilin vereceği ve verebileceği hiçbir şey yok bu kosmosta. Kitaplar da yazsam, düşüncelerimi sayfa sayfa sıralasam da, sözcükleri yüreğimde ağlatsam da, sözcükleri zorlasam da, logosu kırsam da, kalbimi elime alıp Varlık’ın resmini çizsem de, âşık olduğum dile tecavüz etsem de... bu resmi zerre kadar bile ifade edemeyeceğim. Her şeyi söylemiş olacağım  ancak hiçbir şey dememiş olacağım.
İnsan varlığa tepetakla düşer, sarsılıp kendine gelinceye kadar ömür biter -insan ölür.
İnsan, varolma-korkusunu aşabilmek için kendini hakikat sahibi bir yaratık olarak düşleyerek sanrı dünyasına sürüklerken, durmadan bir tuzaktan diğer bir tuzağa düşeceğini elbette önceden kestirememişti. Ancak çıplak, üryan varoluşun kendisini nihilizmin kucağına götüreceğini idrak etmişti. Varoluşun ilk, asli özelliği onun nihilsel oluşudur. Ancak nihil insana süreli bir yaşam fırsatı tanımaz. Dolayısıyla bundan özgürleşme, bunu aşma düşüncesi doğar, ki bunun kökeninde bir parça da korku yatar.
Nihilizmi aşmak her zaman bir iltica ile sonuçlanmıştır insanlık tarihinde. Oysa: Dünyaya giriş her defasında tekildir ancak tek diğer bir tek'e ve devamla topluluğa yansımada ifade bulur. Ve son sözü söylemek: Sözcüğü ve bununla birlikte düşünceyi telef etmeyi göze aldığım ve aynı zamanda taşkınlığa vardırdığım bir tutarlılık. Sözü mantıkla sonlandırmak. Son söz: Ben! Sadece Ben! Buradan vardığım sonuç ise mutlak süreksiz oluşumumdur. Her an oluş. Geleceksiz ve geçmişsiz. Her an Olmak. Herşey-oluş. Yok olmak adına olmak. 

image6

Düşünmenin bu aşamalarından yürürken bilginin cezb'de doğabilmesi ve bilgenin kendini her gün yenilemesi için bilginin, logosun ölmesi gerekiyor. Bilgiyi bilgiyle kırmak-işte. En güçlü edebiyat eserleri nihilizmle ve nominalizmle iç içedir. Bunların her biri sözcüğü sözcükle telef etmek adına yola çıkarlar. Ben, kendini kurandır, ve Ben, kendini telef edendir. Buraya kadarki açıklamalar Ben denen şeyin varlığını kabul ederek yola çıkıyor. Oysa Ben’in salt bir yanılsama olabileceği, Tanrı’nın ve her şeyin bir yanılsama olabileceği gibi, sadece Hiç’in devasa korkunç gücünü görmekle mümkündür. Buradan açılan kapı: Cezb ve dil. İkisi bir arada en uç ihtimal olarak yukarda sıraladığım varyantı doğurur. Böylelikle Hiç’in karanlığını Varlık’ın ışınlarıyla kıvrımlandırarak yok olmak. Her bir Tek kendinin şahididir.

Hiç karanlıktır, soğuktur, boşluktur ve o kadar karanlık, o kadar soğuk, o kadar boşluktur ki, ne karanlıktır, ne soğuktur ne de boşluktur. Öyle ki Hiç’te Hiç (bile) hiçtir.

Ölüm sonrasını doğum öncesine özdeş olarak düşünmek rasyonel hükmümdür. Ölümün Hiç ile sonlanmadığını düşünmekse var olma tecrübemin öğrettiği bir histir. Ancak her durumda Hiç sorunu mantıksal ve varlıkbilimsel bir sorundur ve Hiç sorunu mantığın ve varlıkbilimin üzerinde durdukları zemini ayaklarının altından çeker ve her ikisini de boşlukta bırakır. Bu noktada iddialı paradokslar ve kendi içinde durmadan çelişen düşünceler ve kuramlar devreye girer. Hiç sorunu yalnızca kâğıt üzerinde varlığını sürdürmeye başlar.

Batı dünyası genel olarak Varlık’ı Hiç’e tercih eder, Varlık’a üstünlük, öncelik tanır. Nihilizmin bütün kuramcıları, eleştirmenleri, yanlıları ve karşıtları Hiç’i yalnızca yorumlayabilmişlerdir. Varlık’ı unutmamak adına Hiç’i unutmuşlardır. Ve Hiç tüm dinsel ve dinsel-mistiksel kuramlarda ebedi mutluluğun, nihai kurtuluşun simgesi olmuştur. Bu fani evren her bir şeyin tadına varıp boşluğa fırlatıldıktan sonra Hiç’i duyumsayıp aşk ile yıkanmak ölümle buluşulan ve ölümün terk edildiği andır. Düşlerle gerçeklerin kesiştiği an insanın ‘Ben’ diyebileceği andır.

image6

yukarı E- Mail Ana Sayfa