eroico

Agostino Arrivabene / Eroico Furor












Egoist Yara

Lautréamont ve Mainländer

H. İbrahim Türkdoğan

line1.gif

Mainländer: “Cinsel dürtü bizi dünyaya bağlayan en sıkı bağdır.”

Dokunuşu Ötekinde yaşamadan Kendine kıyan Mainländer'in tümcesini ancak şöyle değiştirerek rahat edebiliyorum: Kendine dokunuş Ötekine dokunuştan daha derindir; hazda da, acıda da.

Buradaki “rahat etme” afekti, Mainländer'in tümcesini Mainländer'in kişiliği bağlamında doğru anladığı iddiasını içeriyor.

Lautréamont: “Kadınları sevmem ben! Hermafroditleri bile! Bana benzeyen, insan soyluluğunun en belirgin, en silinmez harflerini alınlarında taşıyan varlıklar gerek bana!

Eşeysiz bir cinselliğe işaret ediyor bu tümce. Maldoror'un Şarkıları'nda protagonistin dişi köpekbalığı ile sevişmesi de bunu içeriyor; bu bir eril köpekbalığı da olabilirdi ya da erdişi bir denizatı ya da başka eğilimleriyle başka bir canlı. Lautréamont'un cinsel yaklaşımı Stirner'in Biricik felsefesiyle tamamen örtüşür. Lautréamont'un yaşamı üzerine pek bir şey bilmiyoruz, cinsel yaşamı üzerine hiçbir şey. Bu nedenle eserini temel alıyoruz. Paris'teki otel odasında yüksek ateşten 24 yaşında öldüğü söyleniyor. Kötülüğü simgeleyen Maldoror'un Şarkıları'ndan sonra iyiliği simgeleyen bir kitap yazmayı da planlıyordu.

Mainländer'de dünya bir özkıyım projesidir. Gerçek dünya da budur zaten: Gerçek dünyada sahte bir gerçeklik yaratılarak cinsellikle birlikte her şey sahte yaşanır. Mainländer bunu kaldıramadı. Lautréamont'un eserinde de dünya bir özkıyım projesinden farklı değildir, üstelik Mainländer'de olduğu gibi aynı nedenle. Ve her ikisinde de, birbirlerinden farklı olarak, bir başkaldırı söz konusudur. Ve bu başkaldırı bir yaraya dönüşmekte: bu yaşama, sahte de olsa, katılamamak, yaşam dışında kalmak. Dışa yönelen saldırı (başkaldırı) saldırana geri dönüyor; içsel bir yara açıyor. Sonuç: zedelenen bir egoizm. Hiçbir şekilde yaşanmamış cinsel dürtünün açtığı özel yara.

Neticede yazmak da sahtedir. Sözcüklerden daha sahte olan ne var! (Yalan yazdığımızı bir yana bırakalım!). Her sözcüğümde bir sahtelik duyumsuyorum ben, çünkü hiçbir sözcüğüm beni ifade etmiyor; üstüne üstlük size ulaşana kadar binbir kazadan geçiyor. Sizin anlık psikolojiniz benim anlık psikolojimle ne zaman, hangi an, ne kadar örtüşebilir ki! Fizik yasaları açısından düşünürseniz, her sözcüğüm size ancak kötü bir kopya olarak ulaşabilir.

Yaşam ve ölüm dürtüsü gibi insanda çeşitli doğal dürtüler mevcut; bunlar her zaman var olacaklardır insan insan olarak var olduğu sürece. Bu Biricik de olsa, Üstinsan da olsa. Bütün insanlar Monsieur Teste de olsalar.

Cinsellik konusunda insan dürtüsü, kilometrelerce uçup sevgilisine ulaştıktan sonra üç saniye sevişip ölen kelebeklerden farksızdır. Ancak insan kendi dürtüsüyle oynayabilir, “özgürdür”, cinsel gücünü bilinçli ya da bilinçsiz süblime edebilir ya da bastırabilir ya da öldürebilir. Maldoror'un Şarkıları'nı bir kültür eleştirisi olarak da okuyabiliriz, ki öyledir; tam olarak: bir kültür kıyımıdır Maldoror'un Şarkıları. Cinsel güce düşmanca yaklaşan bir kültürün yıkımı. Bu yıkımda Lautréamont'un kendi yıkımını da görmekteyiz. Özellikle Tanrı'nın acıya tanık olması için Lautréamont'un kendine özkıyımı yasaklaması tümcesinde: “Yaşamı bir yara gibi karşıladım, ve intiharın yarayı iyileştirmesini yasakladım.” Daimi bir acıda yaşamak. Bu da bir intihar türüdür. Ancak bunu hiçbir canlı kaldıramaz.

Stirner'in egoizmi, en azından eserinde, kelebek örneğindeki gibi dürtünün yaralanmadan yaşanmasını önerir. Ve bu bana yaşamı anlamlı kılıyor, yaşamla aramda bir bağ oluşturuyor. Tek bağ değil, ama önemli bir bağ. Bu bağı temel alan Mainländer'in bu bağı yaşamaksızın kendine kıyması söz konusu kültürün Mainländer'e özgü metafizik boyutun sonucudur.

line1.gif

yukarı

E- Mail Ana Sayfa