Fritz Mauthner

Dil Eleştirmeni Olarak Max Stirner

Almanca aslından çeviren: H. İbrahim Türkdoğan

Image6.gif

Stirner ve La Rochefoucauld

Genç Hegelciler arasında en güçlü ve en taşkın Hegelci'ye, Stirner'e, Biricik'e yer vermenin zamanı gelmiştir şimdi, ama öncesinde – birkaç sözle – çok daha yaşlı, Fransalı bir Kendi-olanı karşılaştırma amaçlı inceleyeceğim.

Stirner'in edimi ile 18. yüzyılın zayıf aydınlanması arasındaki temel farka işaret etmiştim; Feuerbach tam da söz konusu aydınlanmanın Hegelleşmiş temsilcisiydi. Bu nedenle burada anmayı uygun bulduğum – “Yeni Fransa Tarihi” bölümünde işleyebilmek için bölümün tüm çerçevesini kırmam gerekirdi –, şimdiye kadar kısaca değindiğim 17. yüzyıldan birini – Stirner'i konuşmaya çağırmadan önce – anmak istiyorum. Kastettiğim kişi Duke de la Rochefoucauld (1613-1680): Mesleği gereği bir düşünür olmayan, hatta özgür bir düşünür bile olmayan, ama tüm âhlâki kavramların yeniden değerlendirilmesini, hatta Stirner'in ve Nietzsche'nin âhlâki devrimlerini de gerçekleştirmesi gereken biriydi, eğer kendi düsturlarını sonuna kadar düşünme hırsına sahip olsaydı. Bu düsturları (tarih eseri dışında seçkin Beyefendi'nin yazmaya tenezzül ettiği tek kitabı), Voltaire'ın bir zamanlar dediği gibi, tüm Fransızlar ezbere biliyordu. Ne var ki düsturlar yalnızca yüzeysel olarak ince bir şekilde bilenmiş aforizmalar ve tek bir motifin, egoizm motifinin virtüöz varyasyonları olarak değerlendiriliyorlardı. En sağlam bir törelci materyalist olan La Rochefoucauld'nun insanlığın kurtarıcılarından biri olarak algılanmaması pek de yanlış sayılmaz. Stirner'in ve ondan kısa bir süre sonra Nietzsche'nin tüm ruhsal güçlerini seferber ederek doğruluk adına miras alınan ideallerin ve soyutlamaların geçerliliğini ortadan kaldırmaya çalışmaları ile aylak bir Fransız Dükü'nün bu idealleri ve soyutlamaları kendi mirasında bulamadığı için kendi kişiliği adına anlamsız görmesi birbirinden farklıdır.

Aforizma ustasının ünü onda kalacak; Nietzsche bile hiçbir zaman aforizmanın bu mükemmel şekline ulaşamadı. La Rochefoucauld da Stirner gibi, egoizminde ötekilerle birlikte olmaksızın, Biricik'ti, tereddütsüz; Stirner gibi meselesini kendi üzerine ya da hiç üzerine koyduğunu haykırabilirdi; ama o, Stirner'in tersine, biricikliğinin farkında değildi. Böylece La Rochefoucauld erdem yalanı, merhamet yalanı, fedakârlık yalanı vb. üzerine alaylı kahkahalarından dolayı bir kurtarıcı olmadı. Sadece kendisi özgürdü. Rastlantı sonucu büyük bir Beyefendi olarak doğmuş bir suçlu gibi özgür. Yanlış anlaşılmasını istemediğim şey; ben de pratik âhlâk eleştirmenlerine çok değer veriyorum, örneğin şunları itiraf etti: “Dans I'adversitée de nos meilleurs amis nous trouvons toujours quelque chose qui ne nous plait pas.” [En iyi arkadaşlarımızın aykırılıklarında her zaman umursamadığımız bir şey buluruz.] Ama ne var ki La Rochefoucauld'nun alaycı gülüşü en fazla Voltaire'ın kutsal olmayan kahkahasına yaklaşır; dil eleştirisi üzerinden Hegel ile yani felsefi olarak ifade edilen her dil ile baş eden Stirner, Biricik Stirner, Nietzsche'den kırk yıl önce bize Zerdüşt'ün kutsal gülüşünü öğretti: o gülüş Tanrı'ya, dünyaya ve kendimizedir.

Image6.gif

Kaynak:

Fritz Mauthner / Der Atheismus und seine Geschichte im Abendlande (Ateizm ve Batı'daki Tarihi), 4. Cilt, s. 188 – 189, Alibri Verlag, Aschaffenburg 2011.

Image6.gif


yukarı
Ana Sayfa
                                  










Rochefoucauld


Rochefoucauld
(1613-1680)