|
Atom Heart Mother ve Çirkin Ruh H. İbrahim Türkdoğan
Hhaahaba
ababbaba ratata aratataa ratata rataataa, dehşetinle değil, hışmınla
gel ve
kanımı akıt, uçur beni, raaaa taaa ratata ratata,
sütsüz göğüslerinle gözdağı
verme cesur aklıma, dehşet çeşmesinden akan gözyaşlarımı
içemezsin, aklım
hışmımdır, bilesin, korkum çiğnenmiş topraklarda
gübreleşmek değil, altına
dönüşmektir ah ratatita ratatita, oohohoho, ratatita
gooo bassa ratatati,
göz yaşlarım dehşetle gübreleşmektedir, hangi dilden
konuşsam, ah, ahaha, ah
bağırışlarım, uzat bana süt akmayan göğüslerini, yakın
gel ve akıt içime
kanlarını, uçan sinekler görüyorum, her biri bir
ejderha büyüklüğünde, büyülü
sesleri var, kent sakinleriyle yer değiştirmekteler, gübreyle
yıkanan insanlar,
at nalı takan adamlar, sırtlarında katır taşıyan kadınlar, kalplerini
görüyorum
sineklerin konakladığı gübrelerde, gübrelerde
çiftleşen vajinalar ve penisler,
her biri Kafka'nın kahramanlarını ipe götürecek cehalete
sahiptir. Evet
cehaletin sahibi var: Ratatata bassasimo ah, ratata, ahaha, bamba bamba
ahaha,
atom kalpli anneler, at nalı takmış adamlar, göğüsleri
sarkmış genç kızlar,
çükleri kalkmayan genç oğlanlar, ne desem boştur,
boş laftır, ratatio ratata
-işte.
Söyleyemem,
söyletemezsin, irinler kusan penisler, irinler yutan vajinalar, bir insan
resmidir görüyorum meydanlarda, bir insan değil, İnsan resmidir bu -işte İnsan.
Roti rotatita, tekin olmayan bir dünya ve bu dünyada olmak. Kahvaltı çayımı
sinek ruhlu adamlar ve penis ruhlu kadınlarla içmekteyim, gel, dehşetinle
değil, hışmınla gel ve akıt kanlarımı, akıt kanlarını içime. Kilisenin soğuk
duvarlarına kalın kalçalarını yaslayan genç rahibelere nasırlı ayak
parmaklarını yalatan 90'lık papazlar görüyorum, çarmıha gerilmiş İsa ağlayarak
seyrediyor, kirlendiğini sandığı rahibelere değil, papazın hazzını kıskandığı
için, kanayan ayaklarını milyonlarca Hıristiyana yalatmak az gelirmişçesine.
Büyük bir egoist, egoistliğinde eşsiz, diğer peygamberler çıraklarıdır onun, kötü
öğrencileridir. Tilkiye akıl veren, tilkiye yol gösteren İsa, babasına ilk
ihanet suçunu işleyendir. Bir bağırsak sesinden neyi fazla, nedir gizemi,
milyonları ardında sürekleyen? Sahibi olmalı cehaletin! Dişi ruhludur,
bundandır penisini kullanamayışı. Babasına gelin giden ilk dünyevi varlık.
Tatlı sütlerin fışkırdığı penisin tek sahibine. İçindeki Sezar'ı yaşayamayan,
yaşayanları yargılayan, pamuk ruhlu gözükmeye çalışan, babası tarafından iğdiş
edilerek tecavüz edilen ilk dünyevi-semavi varlık. Peygamberlerle sevişme
sanatını gübrede didişerek öğrendim: Her peygambere gidişimde belime siyah
kamçı bağlamayı esirgemedim. Nietzsche'den, herkesin ağzında sakız olmayı
başaran şu Sezar huylu İsa'dan söz etmiyorum. Gübreyi yiyeceksin ya da
yedireceksin diyen kötülüğün kralından sözediyorum. Ohrata ratatati. Atom
kalpli anneler oturmuş büyük kalçalı kıçlarıyla sineklerin seviştikleri
gübreye. Ratata, ratata, aratatatita. Varlığın sıcak kucağıdır orası tüm
insanlığı kapsayan. Dehşet yaratan bir canlılık ve kadınla erkeğin nihai
bütünlüğüdür. Varoluş insanın seçimi, beğenisi, kendi belirlenimi değildir,
insan varoluşun içindedir; tiksindirici bir rastlantı sonucu yaşamın içine
fırlatımış bir moleküller toplamıdır. İçinde iyiyi ve kötüğü barındıran,
koşulların egemenliğine ve ruhsal yapısına bağlı olarak, her ikisini de yaşayan
çirkin bir böcektir, koskocaman, devasa, küçük çocukların büyük kâbusu. Onun
iyiliği bile kötülüğündendir, kötü (biri) olarak iyiden haz alma şehvetine
sahiptir.
Akıllı ile deli
arasındaki fark: Deli akıllının aptal olduğunu bilir, akıllı ise delinin
dahiliğinden habersizdir. Platon, Sinoplu Diyojen için "çıldırmış
Sokrates" terimini kullanmıştı. Bununla Diyojen'i gönlünden gelmeden öven
Platon, Sokrates'i de aşağıladığının farkında mıydı acaba? "Kötü"
denilen bir diktatör ile "temiz kalpli" denilen bir peygamberi
birleştiren nedir? İkisinin de akıllarına tutsak olmalarıdır. Biri iyinin, diğeri
kötünün tutsağıdır. Ayrıca biri için iyi olan diğeri için kötüdür. Nasıl
gülmeyeyim, nasıl delirmeyeyim, nasıl didişmeyeyim çıplak bedenimle çamurlarda.
Ne yapmalı? Aklımı elime alıp öldürmeli miyim? Yoksa onu gübreye mi gömmeliyim?
Tutsak vajinaların veremediği görkemli çirkinin sımsıcacık gübreye? Yoksa
Rimbaud gibi çöle mi soksam kafamı? Artaud gibi coşkuya mı taşısam aklımı?
Yaşayan bir mumya olmaktansa sınırlarını yitirmiş bir coşkuda kendini kaybetmek
elbette büyüleyicidir. Sınır tanımayan özgürlük! Var mı böyle birşey? Tanrı
varsa, o da vardır. Ancak ben ikisinin de olmadığını duyumsuyorum, ikisinin de
olmadığını yaşamaktayım. İkisi de kestirmeden ölmektir, kısa yoldan. Dilin bittiği
yerde susmak gerekirmiş, oysa ben dilimi çoktan bitirdim, dilimin üstündeyim,
sözcüklerin gerçek olmadığına idrak ettikten sonra dillenmeye başladım zaten,
bundandır kendi dilime yabancılığım, bundandır dile yabancılığım, bundandır
anlaşılmazlığım. "Sözcüklerin bir anlamı olduğunu sananlar,
domuzdurlar" demişti Artaud. Eklemek gerekir: Sözün egemenliğinde yaşayan
bu domuzlar, akıllı bile değildirler. Bir sözü sonuna kadar düşünebilecek
psikolojik cesareti gösterebilseler, o sıcak vajina gübresini terkedip
kendilerini yeniden doğuracaklar. Boş konuşuyorum, boşuna konuşuyorum, kendimi
bile aldatamıyorum. Her sözcük soğuk bir penisin sıcak bir vajina arayışıdır.
Ben bu işte yokum. Gübreye her girişim, bir an önce çıkış yapma isteğimdendir.
Ben hiç bir işte yokum. Ben yokum. Nedir yok'un
etkinliği, derecesi, şiddeti? Hışmı nedir? Bir değer midir? Yok'a kim değer
verir? Yok'un değerini kim belirler? Her değer bir içerikse, yok'un içeriği
yoktur yani kendisidir.
İncil'de varlık
acısını okumaktayız: Süleyman ve Eyüp gibi protagonistler isyancıdırlar.
Kiliseye bu duygu yabancıdır, Ortaçağ Hıristiyanlığında hiç yok, modern
Hıristiyanlıkta oturaklı yeri vardır. İslam bir bütün olarak buna yabancıdır.
Neden? Çünkü İslam Varlık unutmuşluğunda ölen tek dindir, çünkü İslam yaşamdan
hiç anlamayan tek inançtır. İslam, açık söylemek gerekir, tam bir cehalettir
ve dünyadaki ölü öğelerin mekânıdır. Dünyasal acıyı tanımaz, bilmez,
tad(a)maz. Dünya'ya tamamen yabancılaşmayı başaran tek dindir. Nihilist tuzağın
asla çıkışı olmayan dibinde ikâmet edendir. Yok'tan payını alamadığı için
varlıkla sevişemeyendir.
|
|